Kitap Tanıtımı: Rus Savaş Anlayışı - savunmaanaliz
GüvenlikKitap Tanıtımı

Kitap Tanıtımı: Rus Savaş Anlayışı

Rus Savaş Anlayışı: Savaş ve Barış Arasındaki Çizgileri Bulanıklaştırmak, Oscar Jonsson, Georgetown Üniversitesi Yayınları, 2019, 260 s.

Rusya ile ilişkilerimizin özellikle savunma sanayiine yönelik yeni bir boyut kazandığı günlerden geçiyoruz. Rusya’yı ve savaş anlayışını anlamak güvenlik üzerine düşünen herkes için çok önemli. Bu kapsamda çok faydalı bulduğum bir kitabı size tanıtmak istedim. Georgetown Üniversitesi tarafından 2019 yılında yayınlan “The Russian Understanding of War: Blurring the Lines between War and Peace” isimli 200 sayfalık kitap Dr. Oscar Jonsson tarafından yazılmıştır. Dr. Jonsson, Londra King’s College Savaş Çalışmaları Bölümü’nden doktora derecesine sahiptir.  İsveç merkezli dış politika ve güvenlik politikaları üzerine çalışan Stockholm Free World Forum düşünce kuruluşunun yöneticisidir. Tarihi Rusya ile savaşla geçen ve 21 Haziran 2021 tarihinde İsveç Genelkurmay Başkanı Micael Byden’in, “Rusya’nın silahlı saldırı ihtimalini dışlayamayız” dediği İsveç’in, bu ülkeyi yakından takip etmesinin ürünlerinden birisi Dr. Jonsson’ın bu kitabıdır.

“Rusların savaşın doğasına ilişkin anlayışı değişti mi, değiştiyse nasıl değişti?” sorusuyla başlayan kitap,  4 ana bölümden ve sonuç bölümünden oluşmaktadır. Yazar, Rusya çalışan Batılı uzmanların çalışmalarının incelenmesiyle değil; Rus politikacılar, stratejik ve taktik planlamacılar ile oligarklar tarafından üretilen belgelerin ve konuşmaların kapsamlı bir incelemesiyle çalışmasını oluşturmuştur. Bu açıdan eser oldukça değerlidir.

Rus Savaş Anlayışı: Savaş ve Barış Arasındaki Çizgileri Bulanıklaştırmak

1. Bölümde Sovyetler Dönemi savaş anlayışı ele alınmıştır. Bu bölümde Lenin’in şiddeti ve silahlı çatışmayı savaşın gerekliliği olarak gören anlayışı üzerine kurulmuş sert güç kullanımı anlatılıyor. Lenin, savaşın ancak dünya çapında Sovyet proletarya diktatörlüğünün kurulmasıyla ortadan kaldırılabilecek paradoksal bir kötülük olduğunu düşünüyordu. Tüm savaşlara son verecek büyük savaşa kadar şiddet ve silahlı çatışma kullanılmalıydı. Bu yayılmacı düşünce dönemin askeri doktrinlerinin temelini oluşturmuştur.

2. Bölüm; Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Rusya’nın savaş anlayışının nasıl değiştiğini incelemektedir. Bu bölüm 1990, 2000 ve 2010 sonrası olarak onar yıllık dönemler halinde çalışılmıştır. İlk on yıl Sovyet doktrinlerinin devamı ama daha çok savunmaya yönelik bir dönemdir. Birinci körfez savaşında ABD’nin Dünya’ya gösterdiği teknolojik savaş devrimi Ruslar’ın savaşa olan bakış açısını temelden sarsmıştır. Zamanla teknolojiyi etkin kullanan askeri güçle birlikte askeri olmayan vasıtaların öne çıktığı bir evrilme yaşanmıştır.

Son olarak yazar, bölüm 3’de “Bilgi Savaşını” ve bölüm 4’de “Renkli Devrimleri” incelemiştir. Rusya’nın en büyük iç-dış güvenlik tehditleri olarak algıladığı bu iki konu ilk iki bölümün felsefi temellerine dayanılarak ele alınmıştır. Rusya, bilgi savaşını Sovyet dönemi birikimleriyle yoğurarak barış, kriz ve savaş dönemlerinde kullandığı bir enstrüman haline getirmiştir. Rusya; “Renkli Devrimleri” [Yugoslavya’daki Buldozer Devrimi (2000), Gürcistan’daki Gül Devrimi (2003) ve Ukrayna’daki Turuncu Devrim (2004)] Batı’nın kendisine ve etki alanındaki ülkelere karşı düzenlediği bir hareket olarak görmektedir. Bu tehdide karşı geliştirdiği hibrit savaş (gri bölgeler) kitapta incelenmiştir.

Kitabın isminden de anlaşılacağı gibi; Rus stratejik yaklaşımı, 2012 yılında Başkan Putin’in göreve getirdiği Genel Kurmay Başkanı Gen. Valery Gerasimov’un ismiyle anılan “savaş ve barış arasındaki çizginin bulanıklaştığı” yani gri bölgenin genişlediği bir noktaya gelmiştir. Bugün Rusya’nın başlıca siyasi ve askeri seçkinlerine göre; şiddet içermeyen, somut olmayan ve öldürücü olmayan faaliyetlerde savaşın doğasında vardır. Silahlı şiddete odaklanmak yerine ülkeyi savaşın siyasi hedeflerine ulaştıracak gerekli tüm yöntemler kullanılmalıdır.

Yazar, “Batılı devletlerin, Rusya ile bir savaşa girip girmemeyi seçmenin kendilerine bağlı olduğuna” inandıklarını ve “bunun çok hatalı bir varsayım olduğunu” ifade etmektedir. Rus hükümeti, askeri olmayan yollarla da olsa, “Batı’ya karşı bir savaş” olarak gördüğü şeye (bu her şey olabilir) aktif olarak katılım sağlamaktadır. Batı’nın Rusya’nın çevre ülkeleriyle ilişkilerinde kendi tanımlamalarıyla demokrasi, ticari rekabet veya basit anlamda işbirliği oluşturması; Rusya tarafından aynı şekilde anlaşılmıyor olabilir. Kitapta bu durum; “Batılı devletlerin savaştan uzak olarak algıladıkları yaptırımlar, demokrasinin teşviki ve bilgi operasyonları gibi eylemler, Rusya tarafında savaş anlamına gelebilir ve kasıtlı/ kasıtsız bir saldırı riski oluşabilir” şeklinde ifade edilmiştir. Buradan çıkışla yazar, Rusya’nın savaş hakkındaki mevcut düşüncesinin son krizlere nasıl yansıdığını ortaya koyuyor: Rusya’nın Kırım’a ve Doğu Ukrayna’ya yaptığı son müdahaleler örnek veriliyor. 2020 Dağlık Karabağ savaşında Rusya’nın tek kurşun atmadan bölgeye konuşlanması da bu kapsamda değerlendirilebilir. Ayrıca kitapta Rusya’ya nasıl caydırıcılık uygulanacağı, gerilimi tırmandırmaktan nasıl kaçınılacağı hakkında oldukça derinlikli analizler yapılmıştır. .

Bir ülkeyi analiz etmenin en iyi yolu o ülkenin yöneticilerinin nasıl düşündüğünü analiz etmektir. Kitabın sonuç bölümü bu kapsamda bazı öneriler sunuyor. Dr. Oscar Jonsson’ın kitabı Rusya Federasyonunun uluslararası güvenlik ilişkilerindeki davranış şekillerini analiz etmek isteyenler için faydalı bir eserdir. Kitap, yazarın doktora tezinden oluştuğu için tez yapısına uygun olarak araştırma, analiz, sentez ve bulgular üzerine kurgulanmıştır. Somut uygulama önerilerini içinde çok az barındırmaktadır. Belki sonraki basımlarında bu konu da gerçek dünya örnekleri artırılabilir.

No Responses

Leave a Comment