Yeni Köye Eski Adet: Astropolitik - savunmaanaliz Everett C.Dolman Uzay
AstropolitikGüvenlik

Yeni Köye Eski Adet: Astropolitik

1960 yılında Başkan adayı senatör Kennedy “Eğer Sovyetler uzayı kontrol ederlerse dünyayı kontrol edebilirler, tıpkı geçmiş yüzyıllarda denizleri kontrol eden ulusların kıtalara hükmetmesi gibi” diyordu.  Başkan seçilmesiyle birlikte soğuk savaşın prestij yarışına dönen bilindik uzay yarışı hikayesi başladı. Aslında uzaya olan bu ilgi yeni değildi. İnsanoğlunun bilinmeyene merakı çok eskilere dayanmaktaydı. Gökyüzüne baktıkça gündüz güneşin, gece ay ve yıldızların muhteşem görüntüsü bazen insanları korkuttu, bazen kutsallık atfedecek kadar sevdirdi. Gezegenler, yıldızlar, galaksiler bilindikçe güzel dünyamızın ve kendimizin evrende ne kadar küçük olduğumuzun ayırdına vardık.  Karaların, denizlerin ve gökyüzünün keşfinden sonra sıra uzaya geldi.

Uzay Teknolojileri

Uzaya gitmek, uzayda ISS (Uluslararası Uzay İstasyonu) gibi bir araştırma ve yaşam alanı oluşturmak, daha uzaklara Mars Perseverance ( https://mars.nasa.gov/mars2020/) gibi kâşif uzay araçları göndermek temel bilimler olan fizik, kimya, biyoloji ve matematik sayesinde oldu. Üniversitelerde, laboratuvarlarda, araştırma merkezlerinde bilim insanlarının inançlı ve ısrarlı gayreti devrim niteliğinde teknolojilerin üretilmesine ve bilimsel bilginin artmasına sebep oldu. Bu gelişmelerin çoğu dünyada hepimizin hayatını kolaylaştıran ve hayatımızın parçası olan teknolojilere dönüşmüştür: Uydu haberleşmesi, TV yayınları, uydu yardımıyla seyrüsefer ve konumlama, meteorolojik tahminler, modern tedavi yöntemleri, askeri uygulamalar ve çevre uygulamaları ilk aklımıza gelenler. Avrupa Uzay Ajansının 2009 verilerine göre uzay teknolojilerinin %19’u yaşam şeklimize, yine %19’u yazılım çözümlemelerine, %14’ü çevrenin korunması ve kontrolüne ve %10’u sağlık sektörüne dönüşmüştür. Bu hizmetleri sağlayan ülkelerin barışçı kullanım dışında diğer ülkeleri bağımlı kılan politik, ekonomik ve askeri amaçları elbette vardır.

Astropolitik

Dr.Everett C.Dolman’ın Astropolitik Teorileri Anlattığı Kitabı

Uzaya olan bu oldukça pahalı ve tehlikeli ilgi sadece insanoğlunun merak duygusuyla açıklanamaz. Bu konuda realist, liberal ve inşacı teoriler farklı açıklamalarda bulundular. Ama en ilgi çeken açıklamalardan bir tanesi klasik jeopolitik teorilerden etkilenen ve Hobbesçu realist bir yaklaşım sergileyen Dr. Everett C. Dolman’dan geldi. Dolman daha önce Mackinder’in “Kara Hâkimiyet Teorisi”, Mahan’ın “Deniz Hâkimiyet Teorisi” ve Douhet’in “Hava Hâkimiyet Teorisine” benzer şekilde “Uzay Hâkimiyet Teorisini” kuramsallaştırdı. Bu kuramını “Astropolik” olarak isimlendirdi ve kitabında izah etti [1]. Dolman’a göre uzay büyük güçlerin gelecekteki potansiyel üsleriydi ve “Alçak yörüngeyi kontrol eden, Dünya’ya yakın uzayı kontrol eder. Dünya’ya yakın uzayı kontrol eden Dünya’ya hükmeder, Dünya’ya kim egemen olursa insanlığın kaderini belirler.” Bu cümleler size tanıdık geldi sanırım.  Dolman, astropolitik terimiyle “klasik realist yaklaşımdaki rekabetçi devletleri dış uzayda evrimsel ve gelişmeye açık politik ve hukuksal bir rejim ile kontrol altında tutmayı” kastetmiştir. Dolman, ilk bakışta uzayın “özelliksiz bir boşluk” gibi göründüğünü ama “aslında yerçekimsel dağların ve vadilerin, okyanusların ve nehirlerin dönüşümlü olarak dağılmış veya bir araya gelmiş, tehlikeli ve istikrarlı bölgelerden oluşan zengin bir kaynak olduğunu” savunmaktadır. Örneğin tüm yörüngeler aynı değildir. Uzayda uyduların ömrünü belirleyen en önemli etken olan yakıtı nerdeyse hiç kullanmayan stabil yörüngeler vardır ve ilk gelen kapar. İlk olmak ve bunu fırsata çevirmek uzay yarışındaki en önemli astropolitik prensiptir. Aynen coğrafi keşifler dönemindeki merkantilist ülkeler gibi. Bu duruma net bir örnek GPS uydularından verilebilir. Başlangıçta ABD Hava Kuvvetleri tarafından kendi ihtiyaçları için geliştirilen ve tüm dünyanın kullanımına sunulan GPS uydularının Amerikan ekonomisine en az 1,4 trilyon dolar katkıda bulunduğu ABD Ulusal Standartlar Enstitüsü tarafından açıklanmıştır.   (Politico) Ekonomik getirisinin yanında GPS uyduları sayesinde (kendi konumlama uyduları olan ülkeleri kısmen) çok kritik askeri ve sivil araç, gereç ve teçhizatta ABD’ye bağımlılık oluşmuştur. Ülkeler, yerde konuşlu konumlama ve haritalama gibi alternatif sistemlerle bu bağımlılıklarını azaltmaya çalışmaktadır. Uzayın güvenlik ve ekonomik boyutu astropolitik kategorisindeki diğer yazılarımın konusunu teşkil edecektir.

Dolman’ın Astropolitik Teorisinin Gösterimi

Uzayda, dünyamızın etrafındaki atmosferle çevrili hava sahasında geçerli olan fiziki ve hukuki kurallardan tamamen farklı fiziki ve hukuki kurallar geçerlidir. Bir ulus devletin ülkesinin parçası olan hava sahasında tanımlanmış ve uygulanan yasalar ve düzenlemeler varken hemen üstündeki uzayda durum oldukça farklıdır. Hatta uzayın hukuksal olarak tanımlanmış bir başlangıç irtifası dahi yoktur. Genel kabul ile  Macar bilim adamı Theodore von Kármán tarafından deniz seviyesinden 100 km’lik hattın üzeri dış uzay olarak belirlenmiştir. Bu hatta da “Kármán Hattı” denmiştir. Kármán hattının üzerine gerçekleştirilen uçuşlar uzay uçuşları olarak tanımlanmaktadır. Aynen hava sahası kontrolünde kullanılan uçuş kontrol radarları gibi uzayda izlenmektedir. Özellikle uzay çöplerine karşı uyduların ve ISS’in emniyeti bu şekilde sağlanmaya çalışılmaktadır.

Uzay Çöplerindeki Artış (Kaynak:NASA)

Fırlatma İstasyonları

Astropolitik açıdan sadece uzaydaki yörüngeler, konumlar ve kaynaklar önemli değildir. Aynı zamanda uzaya erişimimizi kolaylaştıran dünyadaki fırlatma istasyonlarının konumları da önemlidir.  Fırlatma istasyonlarını, Ekvator’a mümkün olduğunca yakın seyrek nüfuslu alanlara konuşlandırmanın getirdiği bariz ekonomik faydalar vardır. Dünyanın kendi eksenindeki dönüşü nedeniyle altımızdaki zemin, tıpkı dönen bir topacın dış kenarı gibi, Ekvator’a ne kadar yakın olursanız o kadar hızlı hareket eder. Bu durum, ekvatora yakın bölgelerdeki fırlatmaların uzay aracını daha hızlı hareket ettirerek fırlatmaları daha verimli hale getirir. Böylece fırlatma platformunun yakıt yükünün azaltılmasına uyduların yakıt yükünün artırılmasına imkân sağlar. Uydular için daha fazla yakıt daha fazla hizmet süresi demektir. Sabit yörüngeli bir uydu, ekvator üzerinde batıdan doğuya hareket eder. Dünya ile aynı yönde hareket ediyor ve aynı hızda dönüyor olması bu tip uyduların ekvator bölgesinden fırlatılmasını daha avantajlı hale getirir. Avrupa Uzay ajansının kullandığı Fransız Guyana’sı fırlatma istasyonu bu duruma en iyi örnektir. Yine bu bölge deprem ve fırtına risklerinin düşük olduğu bir bölgedir. Ayrıca konumundan kaynaklanan 102 derecelik fırlatma açısı hem doğuya hem de kuzeye fırlatma imkânı sağlar (https://www.space.com/33949-guiana-space-center.html ). Fransız Guyana’sı, AB ülkelerin yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Kanada, Hindistan ve Brezilya için de kullanılmaktadır.

Fransız Guyanası Fırlatma İstasyonu (Kaynak:ESA)

Rusya’nın Plesetsk Fırlatma İstasyonu gibi kutuplara yakın olan fırlatma istasyonlarının da kutupsal yörüngeler için avantajları vardır. Kutuplara yaklaştıkça kutuplardan geçen yörüngelere uyduları göndermek daha kolaydır. Kutupsal yörüngeli uydular, kutuptan kutba kuzey-güney yönünde hareket eder. Dünya altında dönerken, bu uydular her seferinde bir şerit olmak üzere tüm dünyayı tarayabilir. Bununla birlikte, kutup yörüngesine girecek uydu ekvator bölgesinden gönderilecek uydulara kıyasla yörüngesine ulaşmak için daha fazla yakıt tüketir. Bu linkte  (https://www.nationalgeographic.com/science/article/news-spaceports-cosmodromes-maps-world-space-week ) National Geographic, insanlı ve insansız fırlatma bölgelerinin coğrafi konumlarını göstermektedir. Başlangıçta ülkeler bağımsız çalışmalar yapmak için genelde kendi fırlatma istasyonlarını kurmak isterken şimdi ortak kullanım hatta özel şirketler üzerinden uyduları göndermek daha ekonomik olmaktadır. Bu durum yeni bir küresel bağımlılık alanı oluşturmaktadır. Örneğin Elon  Musk’ın Space X firması NASA’ya ait Kennedy Uzay Merkezinin 39A numaralı fırlatma istasyonunu kiralamıştır ve buradan bir çok ülkenin uydularını uzaya taşımaktadır. Bu kapsamda TÜRKSAT 5A, SpaceX firmasına ait Falcon 9 roketiyle 7 Ocak 2021 tarihinde uzaya gönderilmiştir (https://uydu.turksat.com.tr/tr/uydu-filosu/turksat-5a).

Uzayın askeri amaçlı kullanımı astropolitik teori açısından kaçınılmaz bir sonuçtur. Uzay teknolojilerinin sağladığı keşif, gözetleme, hassas konumlama dünyadaki orduların savaş yapma şeklini, silah sistemlerini ve doğal olarak harekât planlama sistematiğini etkilemiştir. Eskiden bir hedefi etkisiz hale getirmek için onlarca uçak ve yüzlerce bomba atılıp büyük yıkımlara sebep olunurken, şimdi hassas konumlama sayesinde bir uçak çok sayıda hedefe taarruz edebilmekte ve asgari yan etki hasarına sebep olmaktadır. Bu sebeple ülkeler için uzaydaki varlıklarını korumak ve bir savaş halinde hasım ülkenin kritik uzay kabiliyetlerini kullanılamaz hale getirmek önem kazanmıştır. Daha önce ABD ve Rusya’nın sahip olduğu ASAT (karşı uydu) kabiliyetine Çin’de sahip olduğunu 11 Ocak 2007 tarihinde göstermiştir. Çin, Xichang Uzay Fırlatma Merkezi’nden muhtemelen DF-21 Orta Menzilli Balistik Füzenin farklı bir çeşidini kullanarak 863 km yükseklikte çalışmayan bir Çin meteoroloji uydusunu (Fengyun-1C) vurmuştur.  . (https://swfound.org/media/9550/chinese_asat_fact_sheet_updated_2012.pdf)

Benzer şekilde 27 Mart 2019’da Hindistan, başarıyla bir anti-uydu (ASAT) testi gerçekleştirdiğini duyurmuştur. Hindistan Savunma Araştırma ve Geliştirme Örgütü (DRDO) tarafından geliştirilen balistik bir füze (PDV MK-II), yarım saatten biraz fazla süren bir uçuşla Hint Microsat-R uydusunu vurdu ve yok etti (https://carnegieendowment.org/2019/04/15/india-s-asat-test-incomplete-success-pub-78884). Bu gelişmelere karşı uzayın barışçıl amaçlarla kullanılmasına yönelik çabalar da artmaktadır ancak Dünya’da başarılamayan barışın uzayda başarılıp başarılamayacağını zaman gösterecektir. Eski ABD Hava Kuvvetleri Başkanı General Michael Moseley, Çin’in ASAT silahı testini Sovyetlerin 1957 yılında Sputnik’i uzaya göndermesi kadar önemli bir stratejik gelişme olarak değerlendirmiştir. ABD bu gelişmeleri kuvvet yapısına yansıtmış ve 2019 yılında Kara, Deniz ve Hava Kuvvetlerine denk Uzay Kuvvetlerini bağımsız bir kuvvet olarak kurmuştur. (https://www.spaceforce.mil/About-Us/About-Space-Force/)

Hindistan’ın ASAT Başarısı İçin Bastırdığı Pul (Kaynak:DRDO)

Dünya’da sekiz milyara yakın insan yaşamakta ve dünyanın nüfusu artmaya devam etmektedir. Hepimiz dünya adasında sıkışmış durumdayız. Kaynaklarımız hızla tükenmekte. Uzaya, potansiyel imkân ve kabiliyetlerine olan ilgi artmaktadır. Astropolitik aktörlere devletlerin yanında özel şirketlerde katılmaktadır. Politik, ekonomik ve askeri rekabet zamanla barışçıl ve işbirlikçi yaklaşımlardan daha fazla ulusal politikalarda etkili olacaktır. Uzay yarışında ve bu yarışa alt yapı sağlayan tüm bilimsel gelişmelerde var olmak için fizik, kimya, biyoloji ve matematikten oluşan kaliteli temel bilimler eğitimi ön koşuldur. Uzay, uzayın güvenlik ve ekonomik boyutu, uzay kaynakları konulu yazılarıma bloğumun astropolitik kategorisinde devam edeceğim.

[1] Dr. Everett C. Dolman’dan, Astropolitik: Classical Geopolitics in the Space Age, Routledge, 2001

3 Comments

  1. FATİH SEFA TOPÇU
  2. Mustafa Biçer

Leave a Comment